ENERJİDE DIŞA BAĞIMLILIĞI AZALTMANIN EN AKILCI YOLLARINDAN BİRİ ULAŞIMDA RAYLI SİSTEMLERİ ÖNE ÇIKARMAKTIR.

Ülkemiz 1950‟li yıllardan beri uyguladığı tek tercihli karayolu ulaşım politikaları ile petrol tüketiminde ciddi bir bağımlılık yaşamaktadır.

Türkiye gibi petrol konusunda dışa bağımlı bir ülkenin karayolu taşımacılığına ağırlık vermesini anlamak mümkün değildir. Ulaşımda, yük ve yolcu taşımacılığında demiryolu payının artırılması ve karayolu ile rekabet edilebilmesi yine kentlerimizde metro ve tramvay gibi yatırımlara yönelinmesi enerji için ödediğimiz milyarlarca doların heba edilmesine engel olacaktır.

Bu noktada uzun yıllar içerisinde ulaştırma sektörüne ilişkin bir planın olmaması en temel sorunlardan birisi olmuştur.

Cumhuriyetin kuruluş ve modernleşme projesinde ancak 1950’ye kadar sürdürülebilen demiryolu hamlesi, sadece bir ulaşım türünün tercihinden öte, yarattığı sanayi ve istihdam alanları ile toplumu nasıl değiştirdiğinin en özgün örneklerini yakın tarihimize kadar taşımış olmasıyla da son derece değerlidir.

Diğer taraftan; Dünya genelinde yılda tüketilen toplam enerjinin yüzde 19‘unun ulaşımda kullanıldığı ve bu oranın 2030‘da yüzde 50‘ye yaklaşacağı öngörülmektedir. Hem enerji kaynaklarının kullanımı açısından hem de sera gazı emisyonlarının kontrol altında tutulması açısından ulaşımda enerjinin verimli kullanıldığı yöntemlere geçiş zorunlu hale gelmiştir.

Enerji tasarrufu açısından değerlendirildiğinde durum çok daha çarpıcı hale gelmektedir.  Demiryolu ulaşımı enerji verimliliği açısından diğer ulaşım türlerine göre çok daha avantajlıdır.  Uluslararası Enerji Ajansı ‘na göre yük taşımacılığında enerji yoğunluğunun dünya ortalaması, karayolu ulaşımı için 3.5 MegaJoule/ton-km iken, demiryolu ulaşımı için bu değer 0.25 MegaJoule/ton- km.dir.  Bu durum, demiryolu ulaşımının sera gazı emisyonuna katkısının da karayoluna göre çok düşük olduğunu göstermektedir.

Sonuç olarak enerji politikalarının belirlenmesinde önemli parametrelerden biri olan Ulaşım sektöründe  piyasa, kar, zarar veya ticaret, müşteri, pazar gibi ulusal ya da uluslar arası tekellerin sömürü mekanizmalarının değirmenine su taşıyacak liberal anlayışlar yerine, ulaşımın bir insan hakkı ve kamu hizmeti olması gerektiği anlayışından hareketle,  ülkenin nüfus yoğunluğu, sanayileşme, kentleşme, turizm, çevre, tarımsal ve sosyal, kültürel gelişmelerini de içeren ve bu  gelişmelerle ilişkilendirilen bir yerden yönetilmesi, toplumsal refah ve hizmetlerden adil olarak yararlanılması esas olmalıdır.

Ulaşımda Elektrikli-Raylı Taşıma Sistemlerini Geliştirmek,  Toplum Yararına Sağlıklı Çözümler Üretmenin Önemli bir Adımıdır.

DDM – Direnç

24.12.2021