İşsizlik Kader Değil bir Planlama Sorunudur
Direnç, Son dönemde yaşanan ekonomik kriz, plansız açılan üniversiteler, pandeminin getirdiği staj sorunları ve nitelikli işgücünün göçü nedeniyle yaşanan mühendis işsizliği ile ilgili açıklama yaptı.
Toplam çalışabilir işgücünden belirli bir bölümünün iş bulamaması nedeniyle çalışma yaşamı dışında kalması “işsizlik” olarak tanımlanmaktadır. Çalışamayacak durumda olanlar ile iş aramayanlar işsizlik kapsamı dışında tutulmaktadır. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) standartları kapsamında işsizlik tanımı için 3 temel kriter göz önünde bulundurulmaktadır:
1. Çalışmıyor olmak.
2. Halihazırda çalışabilir durumda olmak.
3. İş aramak.
Bu kriterlere ilişkin açıklamalarında ILO iş arama koşuluna ilişkin 1 gün ya da 1 hafta gibi bir süre sınırlandırması yapılamayacağını, ancak 1 ay ya da 4 hafta gibi daha uzun sürelerin göz önünde bulundurulması gerektiğini belirtmiştir.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun işgücü istatistiklerinde esas aldığı kavramlara bakıldığında; işsizlik tanımı içinde yer alabilecek kişilerin de çeşitli nedenlerle işgücüne dahil olmayanlar başlığı altında sınıflandırılarak dışarıda tutulduğu görülmektedir. Daha önce iş aradığı halde bulamayan veya kendi vasıflarına uygun bir iş bulabileceğine inanmadığı için iş aramayan ancak işbaşı yapmaya hazır olduğunu belirten kişiler “iş bulma ümidi olmayanlar” başlığı altına alınarak işgücüne dahil edilmemektedir. Mevsimlik çalışma, ev kadını olma, öğrencilik, irat sahibi olma, emeklilik ve çalışamaz halde olma gibi nedenlerle iş aramayıp ancak iş başı yapmaya hazır olanlar da işgücüne dahil edilmemektedir.
Bu koşullarda olup iş başı yapmaya hazır olmayanlar ise zaten işgücü dışındadır. Burada özellikle çalışmaya hazır olduğunu, ancak çeşitli nedenlerle iş aramadığını beyan edenlerin işgücü kapsamı dışına çıkarılması gerçek işsizlik rakamının saklanmasına yol açtığı gerekçesiyle eleştirilmektedir. Günümüzde “yüksek lisans ve doktora eğitimi” sürecinin işsizliği emici bir sünger olarak işlev gördüğü de belirtilmelidir.
EMO’nun kapsamına giren tüm mühendislik alanlarında işsizlik oranı ülke ortalamasının üzerine çıkarak yüzde 15’in üzerine çıkmıştır. Tüm profesyonel meslek mensuplarında da işsizlik 2021 üçüncü çeyreğinde 755 bin rakamına ve totalde %19,2 rakamına ulaşmıştır.
İşsizlikle ve artan yoksullaşmayla baş etmeye çalışan, kendisinin ve ailesinin geçimini sağlamakta güçlük çeken mühendislerin birçoğu ruhsal çöküntü içinde yaşamaktadır. Genç mühendislerin bir çoğunun İş aramak dışında aktivitesi kalmamış, para harcamamak için evden dışarı bile çıkamıyor. Sosyal hayatı biten, hiçbir şey yapamayan, hiç arkadaşım kalmayan mühendislerin ruhsal dengeleri bozulmuştur.
Günümüzde her yıl yaklaşık 13 bin genç mühendis, elektrik, elektronik, kontrol ve biyomedikal alanlarında işgücü piyasasına dâhil olmaktadır. İşsizliğin büyümesindeki temel etken Türkiye‘nin sanayi yapısının ve ekonomi politikalarının iş yaratmıyor olmasıdır. Sanayide ithal girdi kullanımı yüksektir, ayrıca özellikle tekstil, gıda gibi emek yoğun sektörlerde (yoğun işsizlik nedeniyle) kaçak/kayıt dışı çalışmayı teşvik eden bir anlayış yerleşmiş durumdadır. Bununla birlikte kamu kurumlarının özelleştirilmesi, özellikle de enerji ve haberleşme alanlarındaki özelleştirmeler, istihdamı kısıtlamıştır.
Üniversitelerin dönüşen yapısı da genç işsizliğini tetikleyen bir unsurdur. Giderek kalifiye olmayan, nitelikli eğitim vermeyen üniversitelerin ve bunlara bağlı olarak mühendislik bölümlerinin sayısı artmaktadır. Niteliğin nicel artışı yakalayamaması, tersine giderek nitelik kaybetmesi, pek çok üniversitenin neredeyse üniversite vasfını yitirmesine neden olmaktadır. Üniversite mezunlarının sayısı yıldan yıla artarken, bu artış istihdamı değil aksine işsizlik oranlarını yükseltmektedir. İstihdam yaratmayı hedeflemeyen, daha doğrusu işsizliği “gerçek” bir sorun olarak görmeyen politikalar, işsizliğin çığ gibi büyümesinin başlıca sebebidir. İşsizlik sorunu, “Her üniversite mezunu iş bulacak diye bir kural yok” diyerek geçiştirilemez.
Bir ülkenin en değerli varlığı sayılan gençlerin en verimli dönemlerinde yıllarca işsiz bırakılmaları, başka her şey bir yana, salt ekonomik açıdan bile çok önemli bir toplumsal kaynağın israf edilmesi demektir. Oysa akılcı politikalar izlenerek, ihtiyaca göre planlama ve kamu kuruluşlarına daha fazla yatırım yapılarak bu alanda ciddi düzelmeler sağlamak olanaklıdır. Bunun içinse “piyasa”yı yücelten anlayışı sorgulamak gerekmektedir. Günümüzde içinde bulunduğumuz büyük ekonomik kriz, hem dünyada hem de Türkiye ‘de piyasanın her derde deva olmadığını bir kez daha göstermiş, işsizliği daha da can yakıcı bir sorun haline getirmiştir. Bütün bu olumsuz koşullara rağmen bu sonuç, krize karşı tüm çalışanlar, tüm emekçiler olarak ortak bir paydada buluşmak, krizle beraberce mücadele etmek için de bir kapı aralamaktadır.
Direnç olarak, işsizliğin kader değil, bir planlama sorunu olduğunu biliyor ve EMO bünyesinde buna uygun dayanışma ağları kuruyoruz. Staj döneminden, mezuniyet sonrası döneme, geç yaşlarda işsizliğe kadar birçok alanda politikalar geliştiriyoruz.
Bu ülkenin mühendislere, mühendislerin nitelikli bir meslek odasına ihtiyacı vardır. Sanayileşerek ve dijitalleşerek büyümesi gereken ülkemizde mühendislerimizin bunları yapabilecek gücü ve enerjisi mevcuttur.
DDM Direnç
15.12.2021