EPDK’nın Yeni Yıl Müjdesi İğneden İpliğe Zam Oldu.

1 Ocak 2022 tarihinden itibaren EPDK tarafından onaylanarak yürürlüğe giren elektrik tarifelerine göre; 5 kWh/gün ve altında tüketim için Mesken abonelerine yüzde 50, 5 kWh/gün üstü tüketim için de yüzde 125 zam yapıldı.

Toplumsal yaşamın vazgeçilemez ürünü olan elektrik enerjisini ana girdileri arasında kullanan Sanayi ve Ticarethane abonelerine yapılan zam oranı yüzde 125 olurken, ekonomik sıkıntıları her geçen gün artan çiftçilerimizi ilgilendiren Tarımsal Sulama abonelerine yapılan zam oranı ise yüzde 92 ile sınırlı tutulmuş. Yapılan zamların kısaca gerekçelerine yer verilen EPDK Basın Açıklamasında esas olarak iki husus öne çıkmaktadır.

Kademeli tarife uygulaması ile dar gelirli vatandaşlarımızı korumak ve enerji kullanımında tasarrufu ve verimliliği artırmak.

Bu yönde mesken aboneleri ile sınırlı tutulan günlük kullanımı 5 kWh (aylık 150 kWh/ay) olan tüketimlere düşük tarifenin uygulanmasıdır. Açıklamasında da yer aldığı üzere bu sınırda tüketimi olan aboneleri EPDK zaten DAR GELİRLİ yani faturasını ödemekte zorluk yaşayan olarak tanımlıyor ancak yüzde 50 zam yapmaktan da kaçınmıyor. Bu durumdaki aboneler geçen dönem faturalarında ödeme güçlüğü yaşarken yüzde 50 zamlı olarak uygulamaya giren faturalarını nasıl ödeyecektir?

Ayrıca EMO’nun hesaplamalarına göre 4 kişilik bir ailenin aylık ortalama elektrik gideri 230 kW olarak hesaplanmıştır. Bu demektir ki 2020 istatistiklerine göre neredeyse Türkiye hane halkının 3’te 2si bu (ortalama 3,3 kişi) değerlerin üzerinde elektrik tüketimine sahiptir. Bu durumda elektrik zammı sadece dar gelirlilerin değil, tüm hane halkının faturalarında ortalama %76 oranında bir zamdan söz edebiliriz.

EPDK açıklamasında ayrıca kademeli tarifenin enerji kullanımında tasarrufu ve verimliliği artıracağına vurgu yapılmaktadır. Elbette ki bu yönde bir tasarruftan ve verimlilikten bahsetmek mümkündür. Ancak, kademeli tarife ile elde edilecek tasarruf ve verimliliğe gelinceye kadar yapılması gereken onca çokca iş varken işin kademeli tarifeye indirgenmesi anlaşılır değildir. Özelleştirmeler ile birlikte dağıtım kayıpları (kayıp/kaçak oranları) düşeceği savunulmuştu. EPDK’nın 07.12.2011 tarihli duyurusunda yer aldığı üzere 2015 yılı sonunda hedef kayıp/kaçak oranı yüzde 10 olmuştu. Oysa 2020 yılı itibarıyla kayıp/kaçak oranı halen yüzde 12,08 seviyesindedir. Kayıp/kaçağı yüksek bölgeler için yapılan mevzuat düzenlemesi ile bırakın kayıp/kaçağın düşürülmesini, adeta teşvik edercesine şirketler korunur hale gelmiştir.

2016 yılında uygulamaya giren sabit saat (yaz saati) uygulaması ile elde edildiği belirtilen sözde tasarrufa ait gerçek verileri içeren hiçbir rapor ortaya konulmamışken tasarruftan söz etmek mümkün müdür? Kademeli tarife ile elde edileceği beklenen tasarruf ve verimliliğin çok üzerinde tasarruf ve verimlilik, güneş ışığından ve ısısından daha fazla yaralanabilmenin önünü açan sabit saat (ileri saat) uygulamasından bir an önce vaz geçilmesi ile mümkündür.

Elektrik üretiminde kullanılan kömür ve doğal gaz fiyatlarında ortaya çıkan artışlar…

Ülkemiz, elektrik üretiminde önemli ölçüde ithal kaynak kullanımına dayalı bir alt yapıya mahkûm edilmiştir. 2020 yılı kesinleşmiş verilerine göre elektrik üretiminde yüzde 43,6 oranında ithal kaynak kullanılmıştır. 2021 yılında su gelirlerinin düşmesi ile birlikte bu oranında artması yüzde 48-50 arasında gerçekleşmesi beklenmektedir.

Kamusal hizmet alanında olması gereken elektrik enerjisi faaliyetleri yapılan mevzuat düzenlemeleri ile serbestleştirme ve özelleştirme uygulamaları sonucu özel sermaye şirketlerinin kar alanı haline getirilmiştir. EPDK’nın Basın Açıklamasında yer aldığı üzere, dünya spot piyasalarında elektrik üretiminde kullanılan kömür ve doğalgaz fiyatlarının artışlarının elektrik tarifeleri üzerinde yarattığı baskının nedeni 20 yıldır iktidar tarafından izlenen yanlış ve yandaş enerji politikalarıdır. Döviz kurlarındaki değişimler ithal kaynak kullanılarak elde edilen elektrik üretim maliyetlerine ve yenilenebilir kaynak kullanarak YEKDEM kapsamına dahil edilen yüksek güce sahip üretim tesislerinden elde edilen elektrik enerjisi maliyetlerine de yansımaktadır.

İktidar eliyle yürütülen enerji politikalarının sonucu olarak; elektrik üretiminin nerdeyse yarısında ithal kaynak kullanarak döviz ödemek durumunda kalan, yüzde 20-25 oranını YEKDEM kaynaklı üretime döviz cinsinden üretim garantisi veren bir üretim modeli ile elektrik tarifelerinde ucuzluk beklemek hayal olur.

Elektrik tarifelerine yapılan zamlar yaşamımızın her alanını etkileyecektir…

Yapılan son zamların sadece elektrik enerjisi ile sınırlı kalması beklenmemelidir. Birçok sanayi ürününde temel girdi olarak elektrik enerjisi doğal olarak ürünlere de yansıyacaktır. Toplumumuzda sık kullanılan bir deyiş ile adeta “iğneden ipliğe yeniden zam” gelecektir. Sosyal sorumluluk faaliyeti olarak Belediyeler tarafından üretilerek piyasa fiyatlarının altında halka sunulan “Halk Ekmek” fiyatları da elektrik zamlarından fazlasıyla nasibini alacaktır. Zamlar simit büfelerine ve simit fiyatlarına yansıyacaktır. Tarımsal sulama zamları çiftçilerimizi zora sokacak belki onları işlerinden edecektir. Yaş sebze-meyve fiyatlarının da artması kaçınılmazdır. Zamlar sadece enerji yoksulluğunu artırmakla kalmayacak kaçak elektrik kullanımına yönelmek isteyen kullanıcı sayısını da artıracaktır.  

Elektrik enerjisi üretiminden tüketimine kadar kamusal bir hizmeti ve merkezi planlamayı gerekli kılar. Bu nedenledir ki izlenen politikalarda daha fazla ısrarcı olamadan bir an önce toplumsal faydayı ve merkezi planlamayı önceleyen kamusal politikalara geçilmesi, elektrik üretim ve dağıtım faaliyetlerinin kamusal alana dahil edilmesi gerekmektedir.

DDM Direnç

01.01.2022