Dünya Üniversite Sıralamaları
Yazımızın aslı nerede ise bir broşür boyutuna ulaştığından ilk okuma için kısa bir özeti gerekli gördük. Yazının tamamı ile üç kuruma ait listelerin tamamı ilgilenenler için ek olarak web sayfamıza konulmuştur.
1-Üniversite Sıralamaları TASLAK-YAYIN için
5-URAP-2018-Türkiye-üniv sıralaması_YAYIN
6-Üniversitelerimiz hakkında bazı sayısal veriler
7.2-URAP-1000-tüm liste-2018 – Türkiye
8.1-CWRU_tüm ölçütlü liste-ekim 2018
8.2-CWRU_tüm ölçütlü liste-Türkiye-ekim 2018
9.1-THE-tüm ölçütlü liste-HATALI-BAK
9.2-THE-tüm ölçütlü liste-Türkiye
10-üniv sıralama-cemal balcı-HBT-sayı-138_16.11.2018
Gün geçmiyor ki yazılı ve görsel medyada dünyada mevcut üniversitelerle ilgili bir sıralama çıkmasın. Dünyanın ilk bin, ilk yüz ve on üniversiteler sıralaması sayısı çokta fazla olmayan sıralama kurumları üzerinden yayınlanmasın. İnsan listelere baktıkça şaşırıyor. İlk yüze girdi denilen üniversiteye bir bakıyorsunuz aynı kurum sıralamasında bir zaman sonra listelerde bile yok.
Burada sorun sıralama kriterleri. Her kurumun sıralama ölçütleri var birbirine yakın. Bunlarda sorun yok. Alan, saha, iş dünyası, yenilikçi, en yeni, en eski vb gibi garip garip sıralama ölçütleri ile nerede ise dünyadaki üniversiteler ilk bine, ilk yüze ve ilk ona girebilir. Burada sorun ticari gibi gözüküyor. ODTÜ bünyesinde çalışan URAP’ın ülkemiz üniversiteler sıralamasında 153.cü sırada yer alan Türk-Alman Üniversitesi (Devlet) ile, 157.ci sırada yer alan Nişantaşı Üniversitesini (Vakıf) isteğe göre bir sıralama ölçütleri ile ilk yüze sokabilirsiniz. Farklı zamanlarda yazılı ve görsel medyaya yansıyan haberler bizi bu tip bir değerlendirme yapmaya yöneltiyor.
Takip edebildiğimiz kadarı ile üç kurum bize göre ciddi çalışmalar yapıyor ve aynı sıralama ölçütlerinin tümüne göre bu yazımızda karşılaştırma ve bilgilendirme yapacağız. Kerameti kendinden menkul çok sayıda sıralama/derecelendirme kuruluşu var, açıklamalarına mesafeli yaklaşmakta yarar var.
Yazımızda URAP, CWRU ve THE çalışmalarından değerlendirme yapacağız.
URAP (University Ranking by Academic Performance), (Akademik Performansa Göre Üniversite Sıralaması); kendi ifadesi ile
“kar amacı gütmeyen, Türkiye ve dünya üniversite sıralamalarını yapmayı toplumsal hizmet olarak gören bir kurumdur. URAP Laboratuvarı’nda çalışan ekip üyeleri; diğer çalışmalarının yanı sıra, üniversite sıralama çalışmalarına gönüllü olarak katkı yapmaktadır.
Üniversitelerimizin genel sıralamasında kullanılan 9 gösterge aşağıda verilmektedir;
Makale Sayısı, Öğretim Üyesi Başına Düşen Makale Sayısı, Atıf Sayısı, Öğretim Üyesi Başına Düşen Atıf Sayısı, Toplam Bilimsel Doküman Sayısı, Öğretim Üyesi Başına Düşen Toplam Bilimsel Doküman Sayısı, 2016-2017 Yılı Doktora Mezun Sayısı, Doktora Öğrenci Oranı, Öğretim Üyesi Başına Düşen Öğrenci Sayısı
Demektedir.
URAP’ın sayfasında dünyada yaklaşık 20 bini aşkın üniversite olduğu, sıralama yaptığı 2500 üniversitenin toplamda %12’ye karşı geldiğini söylemektedir.
URAP’ın 2018 yılında duyurduğu 2500 üniversitenin olduğu sıralamanın diğer kurumlarla karşılaştırma yapılması amacı ile ilk 1000 üniversite içine giren ülkemiz üniversiteler şunlardır:
Hacettepe, İstanbul, İTÜ, ODTÜ, Ankara, Ege, Gazi, Boğaziçi, İD Bilkent, YTÜ, Marmara, Erciyes ve Dokuz Eylül üniversiteleri.
CWUR (Center for World University Rankings), (Dünya Üniversite Sıralaması Merkezi), kendisini;
“Dünya Üniversite Sıralaması Merkezi (CWUR), üniversitelerin eğitim ve öğretim kalitesini, öğretim üyelerinin saygınlığını ve araştırmaların niteliğini ve üniversite veri sunmalarına dayanmadan araştırmalarının kalitesini ölçen tek küresel üniversite sıralamasını yayınlamaktadır.
CWUR 2012’den beri, üniversitelerin eğitim kalitesini, mezun istihdamlarını, araştırma çıktılarını ve alıntıları değerlendiren ve üniversitelerin veri sunmalarına dayanmadan değerlendiren tek akademik sıralamasını yayınlamaktadır. Sıralama, Suudi Arabistan’ın Cidde kentinde en iyi 100 dünya üniversitesini değerlendirmek amacıyla bir proje olarak başladı. Üniversiteler ve medya tarafından dünya çapında hızla bildirildi ve genişletmek için birçok talep alındı. 2014 yılında, sıralama dünya çapında on sekiz bin üniversiteden ilk 1000’i listelemek için genişledi ve bu da onu küresel üniversitelerin en büyük akademik sıralaması haline getirdi.
İfadeleri ile kendini tanımlamaktadır. Sıralama işini yaparken kullandığı ölçütleri ise şöyle sıralamaktadır.
1-Eğitim niteliği (%25), 2-Mezunların işe yerleşmesi (%25), 3-Öğretim üyesi niteliği (%25), 4-Yayınlar (%5), 5-Etki (%5), 6-Atıflar (%5), 7-Geniş etki (%5), 8-Patentler (%5)
CWRU World University Ranking kuruluşunun Ekim 2018 tarihinde yayınlanan 2018-2019 dünya üniversiteler ilk 1000 sıralamasında yer alan üniversitelerimiz şunlardır;
Hacettepe, İstanbul, ODTÜ, Ege, Ankara, İTÜ, Gazi, Boğaziçi, İD Bilkent, Erciyes, Çukurova ve Dokuz Eylül üniversiteleri.
Times Higher Education (THE), (Times Yüksek Öğretim Kuruluşu)
Londra merkezli yükseköğretim derecelendirme kuruluşu Times Higher Education (THE), kendi internet sayfasında kendisi hakkında şöyle demektedir.
Times Higher Education (THE) Dünya Üniversite Sıralaması 2019, bugüne kadarki en büyük uluslararası sıralama tablosunu oluşturan 1.250’den fazla üniversiteyi kapsamaktadır.
Araştırma-yoğun üniversiteleri tüm temel görevlerinde değerlendiren tek küresel üniversite performans tablosu yayınlamaktadır. Öğretim, araştırma, bilgi aktarımı ve uluslararası bakış, öğrenciler, akademisyenler, üniversite liderleri, endüstri ve hükümetler tarafından güvenilen en kapsamlı ve dengeli karşılaştırmaları sağlamak için 13 adet özenle kalibre edilmiş ölçütler göstergesini kullanıyoruz.
İngiliz Times Higher Education (THE) kuruluşunun 26/09/2018 tarihinde duyurduğu sıralamanın böyle olmadığını, üniversitelerimiz gerilediğini not düşelim ve sıralamaya bir bakalım.
Koç, Sabancı, İD Bilkent, Boğaziçi, Atılım, Gebze Teknik, Hacettepe, İTÜ, ODTÜ, Akdeniz, Erciyes, İstanbul, İzmir Teknoloji Enstitüsü, Marmara, TOBB ve YTÜ üniversiteleri.
İsmini andığımız 3 sıralama/derecelendirme kuruluşlarında da ilk 1000’de yer alan 7 üniversitemiz var. Bunlar İ.D. Bilkent, Boğaziçi, Erciyes, Hacettepe, İstanbul, İTÜ ve ODTÜ’dür.
Yine bu 3 sıralama/derecelendirme kuruluşlarında da ilk 1000’de yer alan üniversitemiz sayısı 22 dir. Liste şöyle;
Hacettepe, İstanbul, İTÜ, ODTÜ, Ankara, Ege, Gazi, YTÜ, Marmara, Erciyes ve Dokuz Eylül, Çukurova, Koç, Sabancı, İD Bilkent, Boğaziçi, Atılım, Gebze Teknik, Akdeniz, İzmir Teknoloji Enstitüsü, TOBB ve Atatürk Üniversiteleri.
Üç kuruma ait 1000 üniversite sıralaması
URAP listesinde ilk 1000 üniversite sıralamasında 67 ülkeden üniversite yer alıyor.
THE listesinde ilk 1000 üniversite sıralamasında 77 ülkeden üniversite yer alıyor.
CWRU listesinde ilk 1000 üniversite sıralamasında 60 ülkeden üniversite yer alıyor.
Üç kurum listesinde de ilginç olan ülkemiz üniversitelerinin listeye giren üniversiteler sayısı bakımından 16.cı sırada olması.
Çok sayıda ABD üniversitesinin listelerin başında açık ara önde yer almasına ve Çin üniversitelerin atılımına da dikkat çekelim. URAP’ın sıraladığı 2500 isimli listede Çin üniversiteleri öne çıktığı görülüyor. Diğer iki kurumun listesinde de yer Çin üniversitelerine bakıldığında, Çin kökenli üniversite sayılarında çok hızlı bir yükselme görülmektedir.
Dikkat çekilmesi gereken bir noktada ölçütlerin zaman içinde değiştirilmesi ile üniversite sıralamalarında kaymaların olduğudur. Örneğin Çok fazla sayıda (500 ve üzeri gibi) ismin yer aldığı makalelerle ilgili puanın düşürülmesi yaşanılan bir durumdur.
İlk 1000’de yer alan üniversitelerin ülke sayıları şöyledir;
URAP:67 ülke, THE:77 ülke, CWRU:60 ülke
Bu üç kurum listelerde ilginç olan Türkiye Üniversitelerinin üç listede de 16. Sırada olmasıdır.
Üç kuruluşun sıralamalarında ilk 10’da yer alan üniversiteler
Sıralamaya ABD’den 22, İngiltere’den 8, Kanada’dan 1, İsviçre’den 1 üniversite girmiştir.
Üç kuruluşun üçünde de ilk 10’da yer alan üniversite sayısı 5’tir. Bu üniversiteler ABD’den 3 (Harvard, MIT, Stanford), İngiltere’den 2 (Cambridge, Oxford) üniversitedir.
URAP listesinde, 6 ABD, 3 İngiltere ve 1 Kanada üniversitesi vardır.
THE listesinde, 7 ABD, 3 İngiltere ve 1 İsviçre üniversitesi vardır. (puanları aynı olduğundan bu liste 11 üniversiteli olmuş)
CWRU listesinde, 8 ABD ve 2 İngiltere üniversitesi vardır.
Üç kuruluşun sıralamalarında ilk 100’de yer alan üniversiteler
Sıralamada URAP’tan 22 ülke, THE’den 16 ülke ve CWRU’dan 19 ülke vardır. Aşağıdaki liste incelenirse açık ara ABD kökenli üniversitelerin listede olduğu görülüyor. 303 üniversitenin yer aldığı listede 53 üniversite her üç kurum listesinde de yer alıyor.
53 üniversitenin ülkelere göre dağılımı şöyledir. ABD-29, İngiltere-6, Avusturalya-4, Kanada-2, Çin-2, Hollanda-2, İsveç-2, İsviçre-2, Finlandiya-1, Almanya-1, Japonya-1 ve Güney Kore-1
Üniversitelerimiz hakkında bazı sayısal veriler
Değerlendirmeye bilgi sağlamak açısından ülkemiz yüksek eğitimi ile bazı istatistiki bilgileri paylaşalım. Veriler YÖK ve ÖSYM internet sitelerinden derlenmiştir.
Yeni Kayıt: 2017-2018 öğretim yılında tüm yüksek öğretim alanlarına.703.175 Erkek, 679.414 Kadın olmak üzere toplam 1.382.589 yeni kayıt olmuştur.
Toplam Okuyan: 2017-2018 öğretim yılında tüm yüksek öğretim alanlarında 4.047.302 Erkek, 3.513.069 Kadın olmak üzere toplam 7.560.371 öğrenci okumaktadır.
Toplam Mezunlar: 2016-2017 öğretim yılında tüm yüksek öğretim alanlarından 389.492 Erkek, 414.943 Kadın olmak üzere toplam 804.435 öğrenci mezun olmuştur. Kadın mezun sayısının erkek mezunlardan fazla sayıda olmasına dikkatinizi çekeriz.
Toplam Akademisyen: 2017-2018 öğretim yılında tüm yüksek öğretim alanlarında görev yapan akademisyenler sayısı 87.863 Erkek, 70.235 Kadın olmak üzere toplam 158.098 kişidir.
Tüm listelerde Erkek-Kadın oranın nerede ise eşit olduğuna bir kere daha dikkat çekmek istiyoruz.
İlk 500 Takıntısı
Ne zaman herhangi bir konuda ilk 100, 500 veya 1000 listesi çıksa ortalık beyanatlardan geçilmiyor. En güzeli de konu ile ilgili yetki ve karar sahibi olanların en yüksek perdede konuşmaları. İlk 500 de niye yokuz. Sizin sayenizde yokuz. YÖK’ün kurulması ile başlayan çürüme/yokoluş 16 yıllık AKP iktidarında doruk yaptı.
İlk 500’te olmanın ne önemi var? Seçkincilik, böbürlenme dışında ilk 500 de olmanın kime ne yararı var? Sıralama kuruluşları kurumsal yapılarına göre oluşturdukları 8 veya 13 ölçüt ile dünyada var olan 20 bini aşkın üniversiteyi değerlendiriyorlar ve oluşturdukları kendi ölçütlerine göre puanlar vererek sıralama yapıyorlar. İlk 10, 100, 500 ve 1000 içinde yer alıyorsanız ne oluyor. İlki bu sıralama üniversitelerin ve ait olduğu ülkenin yüksek öğretimdeki düzeyini bir biçimde yansıtıyor. Her üniversiteye tutulan bir ayna. Aynada yansımasını gören üniversiteler bu durumdan bir vazife çıkararak kendi özdeğerlendirmelerini yaparak, eksik yanlarını düzeltmeye çalışıyorlar. Ölçütler ve değerlendirmeler içeriği üzerine eleştirimiz saklı kalmak şartı ile aynadaki bu yansıma bizim ülkemizi hiç ilgilendirmiyor, aynada ki durumumuza bakıp kendimize çeki düzen verecekken ya bize ayna tutan kurumlara kızıyor, yok sayıyoruz. Ya da bu vesile ile düşmanı olduğumuz, kırıntıları bile kalmış olsa da laik, bilimsel eğitime kin kusuyoruz.
İlk sıralarda yer almanın ABD ve Avrupa ülkelerinde çekim merkezi olma olanağı var. Kişiler, kurum ve kuruluşlar ile kamu/devlet fonları buralara akıyor. Bizde çokta anlaşılamayan “Üniversite-Sanayi İşbirliği” modeli içinde girişimciler, yatırımcılar ve fikri olanlar listelerde ilklerde yer alan üniversitelere yöneliyorlar.
Ayrıca akademik dünyada yer almak isteyen veya yer alanlar içinde çekim merkezi oluyorlar.
İlk sıralarda yer alan üniversiteler var olan altyapıları ve bu altyapıları üzerinden bilimsel bilgi ve teknoloji yaratıyorlar bunu hayata geçirecek nitelikli elemanları da yetiştiriyor ve istihdam ediyorlar.
İki yılda bir yapılan PISA anket sonuçlarında da aynı şeyleri yaşamıyor muyuz? Sonlarda ki yerimizi istikrarlı bir şekilde korumamız kimseyi, en başta siyasi karar vericileri bile rahatsız etmiyor.
Üniversitelerin kendine çeki düzen vermeleri her zaman bilimsel ve etki düzeyinde olmuyor. Makale sayısının, atıf sayılarının ve h-indeksinin geçer kredisi yüksekse hop bir bakıyorsunuz kıyamet gibi yayın ve yayınlar için gereken şeyler ön plana çıkıyor. Eğitim ve öğretimin kalitesi, bilimsel ve teknolojik ortamın geliştirilmesi, mezunların donanımı hak ettiği çabayı görmüyor. Varsa yoksa yayın. Yayın işi zıvanadan çıkınca değerlendirme kuruluşları da hop ölçütler ile oynuyor. Örneğin yüzlerce imzanın olduğu bilimsel makaleler değerlendirme dışı kalınca bir bakıyorsunuz ilk 500’ler de yer alanlar gerilere düşüyor.
Ölçütlerde; kişi hak ve özgürlükleri, doğaya ve çevreye saygı, etik kuralar, evrensel hukuk, akademik özgürlük, ırk-din-cinsiyet ayrımcılığı gibi ölçütler yer almıyor. Bu ölçütlere göre bir değerlendirme olsa değil ilk 1000, ilk 100’e bile giren üniversiteyi dünyada bulamayız.
İlk 500 ler de niye hiç üniversitemiz yok diye ağlaşırken ilk 1000 içine girebilen 22 üniversitemiz görülmüyor. Dünyada var olan 20 bini aşkın (Bu 20 bini aşkın ifadesi URAP sayfalarında var. Listelere bakınca üniversite ve bölümlerde mi bu sayı içinde anlaşılamıyor. Kimisi 8 bin üniversiteyi ele alıyor) üniversiteye oranlandığında bu sayı %1’e denk geliyor. Verili akademik ortamımızda büyük başarı. 190 üniversitemiz var. Listelere girebilen 22 üniversitemiz ise gün geçmiyor ki siyasi iktidarın hışmına uğramasın.
Listeler incelendiğinde görülecektir ki 22 sayı olarak 1000’lik listeye giren üniversitelerimiz, üç listede de 16. Sırada. Dünyanın en büyük 20 ekonomisi içinde 16. Sırada yer aldığımız düşünülürse paralellik ilginç.
Ülkemiz üniversiteleri ilk 100’e veya ilk 500’e girebilir mi?
Kestirmeden cevap, giremez.
6 Kasım 2018. 37 yıldır bu tarih, Türkiye üniversitelerinin, akademik özgürlüğün, bilimin ve bilim insanlarının üzerine çöken karanlık bir gündür. Ancak bugün yaşananlar, o dönemin darbecilerinin dahi hayal edemeyeceği boyutlara ulaştı. Bugün Dünyanın ilk 500 üniversitesi içinde ülkemizden hiçbir üniversitenin yer almamasının başlıca nedenidir YÖK ve getirdiği sistem.
Üniversiteler ortamında; düşünce ve ifade özgürlüğü sorunu, üniversitelerin YÖK aracılığıyla tek elden yönlendirilmesi, bilimsel ve finansal özerkliğin bulunmaması en önde gelenler. Bu sorunlar sadece üniversitenin değil aynı zamanda ülkemizin de sorunu.
Bu eksiklikler ve eklenecek onlarca sorun üniversitenin bilimsel üretim yapmasının önündeki engelleri oluşturuyor.
Manşete bir bakalım;
Gündeme düşen abuk sözlerinin yanında netice olarak Elektrik-Elektronik Mühendisliği disiplininden bir öğretim üyesi yerine bir ilahiyatçı Rektör olarak atandı. Bu ve benzeri atamaların sonucunda değil ilk 500’lere girmek ilk binlere bile girilemez.
Ülkeye egemen siyasi anlayış her fırsatta sandık ve seçim üzerine aşırı vurgu yapsa da üniversite camiasının kendine Rektör seçemeyeceğini kabul etmekte ve uygulamaktadır. Kendini yönetecek kişileri seçme hakkı elinden alınan ve buna ses bile çıkartamayan bir camianın mensuplarının, akademik ortamı dünya sıralamalarında üst sıralara, hadi vaz geçtik orta sıralara bile taşıyamayacağı ortadır.
Üyeler tam bir çoğunlukla da seçse yine değişen bir şey yok.
Var olan bu yüksek öğretim sistemin hiçbir işe yaramadığın en somut göstergesi, üniversite giriş sınavlarında tercih hakkı olan fakat bulunu kullanmayan öğrenciler ve boş kalan yüzlerce kontenjan. Hayalet Fakülteler ve Bölümlerde acıklı durumlarda cabası. Basına yansıyan askerliğin 3 ay temel eğitim, 6 ay aylık asgari ücret ödeyerek yapılması yasalaşırsa, kontenjanların dolmamasının tavan yapacağını söylemek kehanet olmaz.
Tüm bu olumsuz koşullara rağmen yapılaması gerekenleri yapanlar eleştirimiz dışındadırlar. Onlar iyi ki varlar. Emeklerine, dirençlerine selam olsun.
500 listelerine giremeyen üniversitelerin, hallerinden her söylediği bütün kurumlarca anında emir telakki edilip yapılan Cumhurbaşkanı da şikayetçi. Dokuz Eylül Üniversitesi’nin 19 Ekim 2018 günü yapılan akademik yıl açılış konuşmasında, Erdoğan o şikayetini çok net ifade etmişti:
“Türkiye’nin nasıl oluyor da dünyanın en büyük 500 üniversitesi arasında esamesi okunmuyor? Eğitimde altyapı ve kapasite bakımından büyük mesafe kat etmemize rağmen, içerik ve sistemde büyük sıkıntı var.”
Erdoğan, ilk 500’de esamemizin okunmamasının nedenini; “İdeolojik saplantılar ve kariyer hırslarının esiri kadrolarla üniversitelerin hayırlı çıktılar üretmesi mümkün değildir.”, diye açıklamıştı. İdeolojik saplantıdan kastının bir boyutu da “dindar nesiller” yetiştirmemeleri olsa gerek!
Her yıl, belli kriterlere göre, dünyanın ilk 100, ilk 500 üniversitesi açıklanıyor ve ilk 500’e giren üniversitelerimiz de oluyor. Ancak, onlar da Saray’ın makbulleri arasında değiller ve “ideolojik saplantılar”ın esiri sayılıyorlar.
Araştırmalar için fon sağlanabilmesi kuşkusuz çok önemli, ancak üniversitelerin esamesinin okunabilmesi için para yeterli değil.
Ne yazık ki, Türkiye üniversiteleri hala içinde kalabilmiş akademisyenlerin bir cümle kurarken bin kez düşündüğü, koridorlarında korku ve endişenin gezindiği, genci ve yaşlısı ile çoğu akademisyenin dışarıya gidebilmenin yollarını aradığı kurumlar oldular.
Dünyanın önemli üniversiteleri arasına girebilmenin ve bilimsel gelişimin asıl önkoşulu özgürlüktür. İnsanların bunu yazar söylersem başıma ne gelir endişesi duymadan konuşabilmesidir. Esamesi okunan birkaç üniversitemizin belirgin özelliği de bu açıdan diğerlerinden ileri olmalarıydı.
Başkası söylese itirazı olabileceklere, bilim ve özgürlük ilişkisini Nobel ödüllü biliminsanı Aziz Sancar anımsatsın: “Bilim insanları, üniversiteler her türlü baskıdan uzak, özgür ortam ve destek isterler. … Siyasetin bilimi özgür bırakması, aynı şekilde bilimcilerin dinle uğraşmaması gerekir…”
Bir yandan özgürlükleri kısar, hocaları tutuklarken, KHK ile atarken, öte yandan ne kadar para verirseniz verin esameniz okunmaz!
Sonuç:
Ülkemizde özgür ve demokratik bir ortam yaratılmadan,
Bilimsel ve teknolojik bilginin gelişmesi için gereken ekosistem yaratılmadan,
Laik, demokratik bir hukuk devleti yaratılmadan
Değil ilk 500’lerde ilk 1000’lerde bile yer almamız mucize.
Denilebilir ki listelerde üst sıralarda yer alan Çin ve benzeri bazı ülkeler pek mi demokratik. Evet demokratik değiller bazı hak ve özgürlük konularında bizden bile geriler ama, bilimsel, laik ve çağdaş bir eğitimin uygulanmasında da gerekenini yapıyorlar.
Bugüne kadar YÖK ve getirdiği sisteme karşı duran, uygulamalarını eleştirip meslek alanlarımız düzenlemeleri ile ilgili öneri ve uyarı yazıları gönderen odamız 46. Dönem EMO Yönetimi ile birlikte YÖK ziyaretlerine de başladı.
Meslek Odamızın YÖK ’e yaptığı ziyarette, eğitimin niteliksizleştirilmesinden ve ticarileşmesinden, kontenjanlardan, KHK ile ihraç edilen meslektaşlarımızdan, üniversitelerin özgür, özerk ve bilimsel yapısı ile ilgili sorunların ele alınmaması bizler için sürpriz olmadı.
Ziyaretin ilk sonucu her 6 kasımda rutin olarak ta olsa yayınlanan “YÖK’e Hayır” içerikli mesajın Odamız ortamlarında yayınlanmaması oldu.
Sizler ne bekliyordunuz ki?
Üniversiteler YÖK ile değil bilim ile özgürleşecek
Bu vesile ile Demokrat Mühendisler- ANKARA olarak YÖK üzerine bir iki şey söylemek istiyoruz.
Ülkemizin en karanlık dönemini yaratan 12 Eylül askeri darbesinin ilk icraatlarından birisi muhalefetin itici gücü olan üniversitelerin ve üniversite gençliğinin bütünüyle denetim altına alınması ve bu durumun sürekliliğinin sağlanması amacıyla 6 Kasım 1981‘de YÖK‘ü kurmak olmuştur.
YÖK yasası ile birlikte üniversitelerde bir yıkım süreci başlatılarak öncelikle kadrolar hızla değiştirilmiş, üniversitelerde bilimsellik ve akademik özgürlük tamamen yok edilmiş, birçok öğretim görevlisi ve kamu çalışanı 1402 sayılı yasayla üniversite dışına itilmiş, düşünce ve ifade özgürlüğünün önü kesilerek bilimsellikten uzak ve toplumsal sorunlara sessiz bir öğrenci kitlesi yaratılmak istenmiştir.
YÖK, baskı ve denetim görevinin yanı sıra 12 Eylül ile birlikte uluslararası sermayenin istemlerine uygun olarak ülkenin yeniden şekillendirilmesi sürecinde üniversitelerin yeniden yapılandırılması görevini de üstlenmiştir. YÖK‘ün kuruluşu ile birlikte özel üniversiteler kurulmuş, kamu üniversitelerinde de harçlarla paralı eğitime geçilmiştir. 1402 benzeri uygulamalar 2016 sonrası KHK’ler ile perçinlenmiştir.
Bu ülkenin mühendisleri olarak biz;
- Eğitimin parasız olduğu bir üniversite istiyoruz. Öğretim üyelerinin, çalışanların, öğrencilerin, tüm söz ve karar süreçlerine katıldığı, eğitim kadrolarının ekonomik koşullarının, insanca yaşayabilecekleri, hak ettikleri seviyede, zamanlarını tamamen öğretime ve araştırmaya ayırabilecekleri düzeyde olduğu bir üniversite istiyoruz.
- Bilim ve teknolojinin üretildiği ve üretenin teşvik edildiği bir üniversite istiyoruz.
- Emeğe, insan haklarına saygılı barışın ve hoşgörünün hâkim olduğu özerk-bilimsel-demokratik bir üniversite istiyoruz.
- Üniversitelerin şehirlerin gelişmesi ve turizm amaçlı değil bilimsel amaçlı olarak açılmasını istiyoruz.
- Öğrencilerin müşteri, akademisyenlerin şirket sahibi, temel bilimlerin geri planda bırakıldığı bir eğitim sistemi yerine, özgür demokratik üniversiteyi savunuyoruz
- Rektörlerin iktidara taptığı, daire başkanlarının ülkenin kurucusu Atatürk’e hakaret ettiği bir üniversite değil, ülkemiz uçuruma yuvarlanırken ses çıkaran bir üniversite istiyoruz.
- KHK ile ihraç ve açlığa muhtaç edilen Akademisyenlerin, doktorların, öğretmenlerin, bilim insanlarının görevine iade edilmesini ve devletin bu yurttaşlardan özür dilemesini istiyoruz.
Biz YÖK‘süz bir üniversite istiyoruz. Ya siz?
YÖK’e ve getirdiği her türlü uygulamaya hayır.
YÖK’e karşı mücadeleye devam.
Özgür ve Demokratik bir üniversite sevdası için mücadele edenlere de bin selam olsun.
27 Kasım 2018
Demokrat Mühendisler- ANKARA