Cengiz Göltaş Yazdı: Genel Kurul Sürecine Dair EMO’da Tartışma Başlıkları…
Genel Kurul Sürecine Dair EMO’da Tartışma Başlıkları…
- Elektrik Mühendisleri Odası, her iki yılda bir yapılan Şube ve Merkez Genel Kurul süreçlerinde (Ocak ve Şubat aylarında yoğunlaşan ve Mart sonu itibariyle durulan) hararetli bir tartışma süreci yaşar. Genellikle bu tartışmalar, Şube ve Merkez Yöneticileri ile danışma kurullarında yeralan sınırlı sayıda insanlar arasında süregelir.
- Bu tartışmalarda, mevcut gurupların önceki dönemlerle ilgili değerlendirmeleri, bulundukları konum itibariyle yönetimde etkin olarak yeralıp yer almamalarına bağlı olarak, işleyişe ait güzellemeler ya da ciddi görüş ayrılıkları(!) olarak Oda kamuoyuna sunulur.
- Mevcutta Odanın asli işlevlerini etkileyen esasa dair bir sorun olmadığı bilinse de, Genel Kurul ortamları, başta “Başkan”ın kim olacağı ve Yönetimlerde kimlerin görev alacağı gibi yürüyen tartışmalar sonrasında oluşan karma yönetimler ile Oda faaliyetlerinin asgari şartlarda yerine getirildiği bir süreç olarak devam eder.
- Elbette bu yazdıklarım, biraz ironi de içerse madalyonun görünen yüzü. Esas olarak madalyonun görünmeyen bir başka yüzünde ise maalesef ülkemizde toplumsal muhalefeti oluşturan kesimlerin uzun yıllar içerisindeki dağınıklıkları ve bunun meslek odamıza yansımalarını görebiliriz.
- Herşeye rağmen, son yıllarda EMO’da süregelen tartışmalarda iki ana sorun öne çıktı. İlki günümüz gerçekliğinde mesleki alanda yürütülecek faaliyetlerde yönetsel işleyişe ait öncelikler ne olmalı. İkincisi ise, bu yönetsel süreci yürütecek insan ilişkilerinde yaşanan sıkıntıların nasıl aşılacağı sorusu. Bu her iki kavramı ideolojik beslenme alanlarındaki ayrışma ve insan ilişkilerinde yaşanan kırılmaların giderilmesi sorunu olarak da isimlendirebiliriz.
- Ne demek istiyorum; Odanın siyaset yapan kadroları bugün itibariyle halen ağırlıkla 1970 -1990 arasındaki Türkiye siyaset ikliminden doğrudan etkilenmiş, bu nedenle politikleşmiş bir şekilde Odalarda konumlanmış ve zaman içinde sol içerisinde bu siyasal kırılmalar ile gruplaşmış kesimlerdir.
- 1970’lerden 1990’ların sonuna kadar olan süreç açısından değerlendirildiğinde, TMMOB işleyişinde de yaşanan parelel siyaset yapma tarzına uygun olarak en temel parametreler anti-emperyalist olmak, çağdaş, demokrat ve yurtsever bir kimlikle eşitlik ve özgürlük başlığı altında sol-sosyalist değerleri savunmak olagelmiştir. Yani en genelde Odada var olan gruplar arasında büyük bir gerilim veya yol ayrılığından söz etmek gerçekçi olmayacaktır. Zaten, tam da bu ortak değerler bütünü içerisinde olan insanların-grupların ayrışmalarının 1980 öncesi soldaki izdüşümününe göre bire bir sürmesini beklemek tarihsel olarak da gerçekçi olmayacaktır. Keza, 1990’lardan buyana hemen her kesimin içinde yeraldığı yönetim yapıları da bu tespiti doğrular niteliktedir.
- Bugün içinde bulunduğumuz koşullarda, her birimiz bulunduğumuz alandan EMO’da “iktidar” olma çabasıyla önümüze koyduğumuz devrimci, demokrat, çağdaş, yurtsever vb. kimliklerimizin altını doldurmak bir yana, birbirimize karşı giderek daha da yabancılaşıyoruz. Bu durum istesek de istemesek de yeni bir tehlikeyi içinde barındırıyor. Bu tehlike hiç de uzak olmayan bir gelecekte ırkçı-gerici eğitim anlayışının yarattığı yeni bir nesil ile yüzleşmek ve Odaların demokratik kimliğini zaman içerisinde kaybetmek tehlikesidir.
- Yukarıda ifade ettiğim gibi EMO’da uzun yıllar itibariyle işler bu mecrada sürdürülürken, hemen herkesin unuttuğu ya da bilmemezlikten geldiği başka bir Türkiye’de başka bir meslektaş kimliği ile karşı karşıyayız. Bugün 1996-1997 doğumlu gençler 2020’de üniversitelerin mühendislik bölümlerinden mezun olarak EMO üyesi olma hakkını kazandılar. Bu yeni genç meslektaşlarımız AKP İktidar olduğunda 5-6 yaşında olan çocuklardı. Orta, lise ve üniversite eğitimlerini bu iktidar döneminde tamamladı.
Yani son 20 yılda eğitim sisteminin içine düştüğü durumu her aşamada en acı biçimde yaşayan yeni bir kuşak ile karşı karşıyayız. EMO’da meslek ve meslektaş sorunlarıyla ilgilenen her insanın kısır döngüye dönüşen kişiselleşmiş tartışmalar yerine, bu yeni genç insanlara dair düşünmesi, değerlendirmesi ve çözümler üretmesi gereken bir sürecin içindeyiz.
- Tam da bu nedenle, bugün meslek odamızın çalışmalarında aktif olarak görev almak isteyen herkesin birinci derecede sorumluluk hissetmesi gereken alan, başta temel eğitim olmak üzere mühendislik eğitiminin ciddi sorunları ile büyümüş ve sonrasında mühendislik ünvanı almış genç meslektaşlarımızın yaşadıkları açmazlara demokrat kimliğimiz ile ne tür yanıtlar üretmemiz gerektiğidir.
- Bu sorun sadece genç meslektaşlarımızın değil EMO’nun da geleceği nasıl planladığı ile ilgilidir. Başka bir deyişle, kurumsal niteliği gelişmiş sağlıklı bir meslek odası yapısının temeli Odamıza gelen genç meslektaşlarımız ile kurulabilecek yeni bir ilişki-diyalog biçimiyle şekillenecektir. Bu sağlanamazsa mevcut işleyiş EMO’da “iktidar olmak adına” kendi aramızda bitmez tükenmez tartışmalar ile harcadığımız zamanın yanısıra, giderek azalan toplumsal meşruiyetimizin iyice yok olması anlamına gelecektir.
- Bugün EMO’da etkinlik gösteren hemen her kesin Odanın toplumsal meşruiyetini zayıflatan iç tartışmalar yerine bütünlüklü asgari bir proğram üzerine kafa yormaları ve demokrat bir anlayış ile bir araya gelip bir işbölümü yapmaları yeni genç kuşaklara karşı en acil görevdir.
- Bugün EMO’nun demokrat kimliğini savunan herkes bilmelidir ki, sorun, 1970’ler, 1980’ler hatta 1990’lardaki gibi ülkede emek ve demokrasiden yana toplumsal muhalefetin yoğunlaştığı dönemlerin çok uzağındayız
- Bütünlüklü bir siyasal gelişimin kuşaklar arasında sağlıklı bir iletişim ve deneyim aktarımı ile sağlanmaya çalışıldığı dönemler, 2000’li yıllar itibariyle ırkçı-gerici tek adam rejiminin yarattığı siyaset iklimi ile bitme noktasına getirilmiştir.
- Tam da bu nedenle Türkiye’de meslek odaları, sendikalar vb. demokratik kurumsal yapıların temel krizi soldan yana ideolojiler ve durum tespitleri değil, 2000’li yıllarla başlayan ve giderek derinleşen ülkenin içinde bulunduğu krizi anlamak istemeyen insan profili ve ilişkilerimizdir.
- Ülkemizin toplumsal mücadelelerine dair yakın geçmişinde her siyasal topluluk kendi gençlik örgütlenmelerinde insan olarak varoluşumuza dair sol hümanist değerlerin önemine, yani ortaklaştığımız tarihsel bir hafızaya vurgu yapmak yerine, kendisi gibi düşünmenin temel verilerini öne çıkaran bir anlayış benimsedi.
- Kendi iktidar alanlarını korumak için her koşulda kendisiyle hareket eden, kendisine benzeyen, kendisi gibi düşünen, kendi sağlıksız yanlarını da sahiplenen yeni bir rol modelin arayışında oldu. Biliyordu ki kendisine benzettiği her birey kendi “iktidarını” sağlamlaştırmanın da aracı olacaktı.
Üniversitelerin gerici ortamlarında kendisini korumayı becerebilmiş ve Odayla örgütsüzde olsa el yordamıyla buluşmuş her genci kendi iktidar hegemonyalarımızın kalıpları içerisinde öğütmek de çok zor olmadı.
- Şimdi bu tabloyu görmek ve tersine çevirmek elimizde. Genç meslektaşlarımızla ilişkilenmede eğer bu fırsat kaçırılır ise, sadece kendi düşünce dünyamızdan geleceğe ait köprüleri kendi ellerimizle yıkmakla kalmayacağız. EMO’nun tarihsel birikimini de heba etmiş olacağız.
- Sonuç olarak, ya kral çıplak diyeceğiz, ya da Midasın eşek kulakları olduğunu söyleyenlerin sesleri en sonunda söğütlerin hışırtıları arasında bize seslenecek. Ama o zamanda iş işten geçmiş olacak.
Cengiz GÖLTAŞ
26 Şubat 2020
Değerli meslektaşım Cengiz beyin tespitleri, değerlendirmeleri beni heyecanlandırdı, umutlandırdı. Bizler Bursa Şube’de bu tespitleri 20 yıl önce ifade ettiğimizde sol bir geçmişimiz olmasına rağmen eski başkanın bahsettiği gelenek tarafından şube yönetimine gelme ihtimalimiz nedeni ile aforoz edildik.
Eğer geleneğin vizyon dönüşümü gerçekleşmezse Cengiz beyin söylediği gibi odaların tümü ile kaybedileceği kuvvetle muhtemeldir bana göre de. Gençlerin dünyaya bakışlarının, yaşam anlayışlarının ne olduğunu, haklılığını ya da yanlışlığını tartışmadan büyük çoğunluğunun geleneğin istediği oda yöneticisi tipine uymadığını söylemek mümkündür. İnsan kaynağı azlığından dolayı, geleneğin söylemlerini içselleştirmeden tekrarlayanlar ya da inanmadığı halde öyleymiş gibi davrananlar sistemin sürdürülmesi için bundan böyle yönetimlere getirilmek durumunda kalınacağı anlaşılıyor. Halen odalarda geleneğin bariyer etkisi olmasına rağmen bunu kontrol eden eski kuşağın yaşlandığı da ortadadır. Yakın gelecekte vizyonu iyice yıpranmış olan bu bariyer kırıldığında oda daha da savunmasız kalabilir, çıkarcı grupların eline geçebilir. Bu nedenle bugünden yapılabilecek olanları tartışmakta yarar var.
Eğitim sisteminin evrensel normlarda mühendislik becerilerine sahip mühendisler yetiştirmeden diploma verip piyasaya yönlendirdiği genç meslektaşlara odaklanacak derin ve bütünsel mesleğe katılım programlarını hayata geçirmek gerekli görünüyor. Kendini geliştirmek isteyen mühendisleri, amacı araştırma kültürünü, bilim kültürünü vermek, eleştirel düşünme ve girişimcilik becerilerini kazandırmak olan uygulamalı programlardan geçirmeliyiz. Bu programlar öyle derin, öyle kapsamlı olmalı ki üye bu yolla kendini geliştirirken, ürettiği bilimsel bilgi sektörleri, ulusal ekonomiyi dönüştürmeye zorlamalıdır. Bunlar da ancak geleneğin vizyonunu bilim kültürü temelinden yeniden yapılandırmak ile mümkün olabilir diye düşünüyorum. Bu amaçla en kısa sürede, mümkünse merkezi, olmazsa görev, misyon üstlenecek bir şube vasıtası ile dönüşümün kuramsal çalışmaları başlamalıdır. EMO camiasının güzel düşünebilen mühendisleri ile mesleki anlayışlarda devrim yapılmasını diliyorum. Saygılar, başarılar. Müh Cem Özkan / 16123 / Bursa
Geçekten harika bir değerlendirme. Sizi başkan olarak görmek istiyoruz Cengiz bey. Odamızın böyle ultra liberal demokrat kişilere ihtiyacı var
Geçekten harika bir değerlendirme. Sizi başkan olarak görmek istiyoruz Cengiz bey. Odamızın böyle ultra liberal demokrat kişilere ihtiyacı var.
Ultra liberal başkan ünvanı ile çok arkadaşımızı sevindirdin yureklerine su serptin Caner . Ama bu ultra liberal mevzusu Oda tarihimizde en bi devrimci gecinenlerin kivrak siyasetlerinde mevcut. selamlar sevgiler
Ağzına kalemine sağlık Cengiz Bey. Yenilenme ve değişim kaçınılmazdır.
Bu yazınızı sizin de geçmişte içerisinde yer aldığınız zihniyetin cesur bir eleştirisi ile kendi özeleştiriniz olarak okuyor, sizleri kutluyorum.
Asıl devrimci bizleriz. Değişimden korkan devrimci olamaz.
İnsanlar sosyal ilişkileri dışına çıkıp cesur devrimci değişimlerden korkuyorlar.
Yıl olmuş 2020, halen o gerici bu faşist bu bilmem ne diye mesleğimizi geri bırakmalarına izin vermeyelim. 100 yıl önceki köhnemiş sosyalist zihniyetin TMMOB den defedilmesinin zamanı çoktan geldi de geçiyor