Cengiz Göltaş Yazdı: Direnç direnmeye devam ediyor

Bu yazı Cengiz Göltaş tarafında EMO 47. Olağan Genel Kurulu’nda kürsüden okunan konuşmadır.

“…Fakat uyandık bir sabah

      Baktık ki,

      Düşmandan daha çok benziyoruz düşmana.

      Buydu bizim için en ağır yenilgi…”

                                   Seyyid ENSAR

Sayın Divan;

Değerli Arkadaşlar…

Hepinizi saygıyla, sevgiyle, dostlukla selamlıyorum.

Odamız Genel Kurulu ülkemizde ve Odamızda ciddi bir kaos sürecinin hakim olduğu koşullarda yapılıyor. Bu dönemde maalesef benden önceki arkadaşların da ifade ettiği gibi, Odamızın yıllar içerisindeki kazanımlarının heba edildiği, geleneklerinin hiçe sayıldığı, kurumsal yapısının her yönden zarar gördüğü olumsuz bir dönemi hep birlikte yaşadık.

Öncelikle dönem içerisinde kaybettiğimiz Necati İpek, Alparslan Güzeliş, Şakir Aydoğan başta olmak üzere Odamıza emeği geçmiş bugün aramızda olmayan tüm dostlarımızı saygı ile anıyorum.

Bugün ülkenin içinde bulunduğu ekonomik, sosyal ve siyasal kriz üzerine benden önce bir çok değerlendirme yapıldı. Bunların tümüne katılıyorum. Emek demokrasi barış temelli yeni bir hayatı kurma mücadelesini sürdürenlere selam olsun diyorum.

Değerli Arkadaşlar ;

Ben burada geçmişe değil geleceğe dönük EMO’nun hedeflerine ait önerilerimi içeren bir konuşma kurgusu yapmayı planlamıştım. Ancak maalesef benden önce söz alan arkadaşların bir kısmı geçmişte Ankara Şube sürecinde yaşananları ve belirli isimleri tartışmaya açtığı için biraz neler oldu neden bu noktaya gelindi üzerine birkaç şey söyleme ihtiyacı duydum.

Öncelikle meslekte birlik ile işbirliği vs gibi iddiaların muhatabı Devrimci Demokrat Mühendisler DİRENÇ olmadığı için bunlara yanıt vermeyeceğim. Konya’ya toplantı yapmaya gidenler de delege olamadığı için onlar için de bir şey diyemem. Bunun dışında bu iddiaları üzerine alan ve yanıtlamak isteyenlere kürsü açık. Bu olayın bizimle herhangi bir alakası yok.

Sevgili Arkadaşlar;

İnsan yalnızca söylediklerinden değil, sustuklarından da sorumludur. Toplumsal yaşamın alışkanlıkları mı, ya da insan olarak genetik kodlarımıza ait vazgeçilmez bir refleksimiz midir bilinmez en sağlıksız yanlarımızdan biri de kendimiz ile ters düşeni en kısa sürede alaşağı etme çabası  olsa gerek.

Öylesine garip bir paradoks ki bu durum. En öfke duyduklarımız ve baş çelişki olarak gördüklerimiz  düne kadar beraber olduklarımız olmuş her zaman. Oysa ki,  ortak bir kültüre ve yaşanmışlıklara sahip olsak da doğru ya da yanlış herhangi bir nedenle yollarımızı ayırdıklarımız bir anda uzlaşması en imkansız birileri haline dönüşebiliyor.

Bu durumun sosyolojik ve psikolojik nedenleri üzerine bir çok tartışma yürütülebilir elbette. Ama bu tavrın nedeni en basitinden kendi ” hegomanya” mızın  dışına çıkılmış olması ve artık karar verici olma özelliğimizin tartışmaya açılması olsa gerek. Yoksa bu denli  tahammülsüzlük başka türlü açıklanamaz.

Düne kadar yan yana olduklarımız ve bizi ortaklaştırdığı kadar bütünleştiren ve güçlü kılan çok yönlü ilişkilerimizden bir anda vazgeçmemizin nedeni,  yaşam pratiğimizde olabilecek  yol ayrılıklarının kendi iktidar alanımıza ait bir tehdide dönüştüğünü hissettiğimiz anda en acımasız şekilde farklılık göstereni tasfiye etmek olarak ortaya çıkıyor.

Çünkü bu “iktidar” dediğimiz kavram akan suların durduğu yer. Gücümüzün asla test edilmemesi, her şeyin kendimizden sorulması, ya da kendi onayımız olmadan  doğru ya da yanlış adım atılmaması. Yani statükonun zinhar zedelenmemesi…

Düne kadar muteber olanın bir anda en olumsuz insan olarak sunulmasına ait bizzat yaşadıklarımızdan veya gözlemlerimizden çevremizde onlarca hatta yüzlerce örnek bulabiliriz.

Değerli Arkadaşlar…

Şimdi Genel Kurul ortamında bu sözler de  nereden çıktı. Durup dururken pişmiş aşa su katmaya, yeni polemikler yaratmaya ne gerek var dense de, Genel Kurul sürecinde bazı arkadaşlarımızın kafası karışık bir vaziyette ya da işin hinliği ile (hangi nedenle olursa olsun) yahu bu  Ankara’da siz niye ayrıştınız şu işin aslını hele bir anlatıver dedikleri koşullarda her seferinde mevzuyu başka bir yerden ele almayıp kafamdan geçenleri sizlerle doğrudan paylaşma ihtiyacı doğdu.

İşin aslı, 47.Dönem Oda Genel Kuruluna giderken Devrimci Demokrat Mühendislerin bir bölümü Ankara’da çok kötü yakalandı. Savaşın bittiğinden habersiz ormanlarda hattı müdafa yoktur sathı müdafa vardır diye çarpışan  japon askerleri misali Ankara’yı “düşman işgalinden “ kurtarmak üzere siper kazmaktan  bitap düşenler, komuta kademesinin yeni bir siyaset geliştirmek üzere  düşmanla el sıkışmış olduklarından haberi olmadı.

Bizimkiler  ormanda siper kazarken yüksek siyaset artık başka bir düşmanla çarpışılacağının haberini niyeyse bizim ormandakilere vermemiş.  Bizimkiler de yeni bir haber ulaşmadığından eski tas eski hamam bildikleri düşmanla çarpışmayı sürdürmüş.

Sıkıntı bu. Mevzu bundan ibaret….

Ormanda sipere yatanların disiplininde mücadeleci kimliğinde bir sıkıntı yok.   Kendilerine haber verilmemiş müfreze ekibi savaşın bittiğinden habersiz aslanlar gibi çarpışıyor.                         

Çarpışmada motivasyonları da çok yüksek. Yaşananları uzun yıllar içerisinde unutmamış, abilerine açılan davalara öfkelenmiş, yok sayılmış olmalarına , haksız hukuksuz tasfiyelere, her seferinde karşılarına  çıkartılan yeni ittifaklara karşı son derece motiveler. Son olarak ellerinde halkımıza gönderilen son bildiri var.  Bildiride; düşmanın yaptığı ön seçim eleştirilmiş.

“Yapılacak bu “önseçim” demokratların seçimi değil, iktidar hırsı için EMO’ya kayyum isteyen ve TMMOB Yönetim Kurulu’nu karakola çağırtanların demokrat mühendisleri ikiye bölme provasıdır. Biz; gençlerin, kadınların, ilericilerin, devrimcilerin, demokratların ve yarını bugünden kurgulayanların bir arada olduğu bir EMO’yu inşa edeceğiz.” Denilmiş.

Şimdi bu ormanda kalmış savaşın bittiğinden habersiz japon askerleri misali yeni pazarlıklardan  habersiz olanlar  haklı olarak diyorlar ki; Kardeşim savaşı bitirdiyseniz, düşmanla el sıkışıp dost olduysanız bize de söylesenize.

Bizi Don Kişot gibi yel değirmenleriyle niye çarpıştırıyorsunuz. İlmi siyasetin inceliklerini bilmesek de hakkımızda tasarruf kullanabilecek keyfiyeti son noktaya kadar niye kendiniz  kullanıyorsunuz.

İlmi siyaseti yapanların cevabı ise çok basit. Zamanın ünlü İstanbul Valisi Nevzat Tandoğan’ın polis tarafından gözaltına alınan solcu gençlere hitaben “… Memlekete komünizm lazımsa biz getiririz. Siz kim oluyorsunuz…? “ dediği gibi. Biz her dönem gerekli olan ittifakları ilgilileri ile yaparız. Siz sorgusuz biat etmeye devam edin.

Bizim gençlerde abilerini takip etmeyi  bırakmış, kendi yağımızla kavrulalım demişler.

Rivayet odur ki Ankara’da İtirazın son şekli kabaca böyle gelişti…

Şimdi son olarak da Genel Kurulun genel olarak dağınıklığına ve geniş bir ortaklaşmanın yaşanamamasının nedenlerini ise ben 2 yıl önce ısrarla yazmış ve söylemiştim. Maalesef eleştirilerim haklı çıktı.

Yaklaşık 2 sene önce  “…Burada kritik olan mesele DEVRİMCİ DEMOKRAT MÜHENDİSLERİN  tutarlı bütünsel bir yaklaşım sergileyen proğramı, ilkeleri ve pratiği ile her  türlü savrulmaların önüne geçilecek olmasıdır.

Bizleri daraltacak, ayrışma ve farklı düzlemlerde tartışmalara yol açacak olan tehlikelerin başında örgütlülüğün bireysel ve yerel insiyatifler ile sürdürülme çabaları olacaktır.

Devrimci-demokrat mücadele hattının bir program ve kollektif çalışma anlayışı ile  sağlıklı olarak işletilemediği koşullarda biz farkında olalım ya da olmayalım hayatın boşluk tanımadığı koşullarda, Şube insiyatiflerini mücadelenin merkezine koymak, aynı okul ya da dönemde olma refleksleri, hemşerilik, etnik ve meshepsel ayrışmalar, mesleğin uygulama alanlarındaki çıkar ortaklıkları ve lobicilik vb. daha da türetilebilecek her türlü ayrışma nedeni ve rekabeti devrimci- demokrat siyasetin önüne geçecektir.

Sözlerime son verirken hepinize tekrar sevgiyle dostlukla selamlıyorum. Genel Kurulumuza başarılar diliyorum.

Not : Farklı algılanacağını ve eleştiri konusu yapılacağını  sanmam  ama yine de anımsatmak isterim. “Düşman, Düşman işgali, savaş, siper kazmak, çarpışmak “ gibi ifadelerin yazının kendi esprisi içinde anlaşılacağından eminim.

Cengiz Göltaş

Ankara Şube Delegesi

22 Ağustos 2020