Biz olmasak ülke teknoloji çöplüğüne döner

Biz olmasak ülke teknoloji çöplüğüne döner

Kıbrıs Elektrik Mühendisleri Odası(EMO) Başkanı Görkem Çelik’ten dikkat çekici açıklama

“Biz olmasak ülke teknoloji çöplüğüne döner”

Ali ÇATAL

Elektrikli tüketim mallarının ithalatındaki süreçten bahseden ve ‘standart dışı’ kabul edilen malzemenin satışının kabul kıstaslarını açıklayanElektrik Mühendisleri Odası (EMO) Başkanı Görkem Çelik, özellikle ikili uçlu prizlerde sıkıntı yaşandığından dem vurdu ve tüketicinin, söz konusu ürünlerin satış kriterlerinin yanı sıra yasal haklarına yönelik de yeterli bilgi sahibi olmamasından yakındı.

Yüklü bir sermayeyle kurulan ve ciddi bir emek sonucu ‘satışa uygunluk belgesi’ veren oda laboratuvarından da bahseden Çelik, Uzak Asya menşeli ürünler başta olmak üzere ülkeye giriş izni isteyen numunelere dair ‘dikkat çekici’ bir not da düştü: EMO olmasa, ülke ‘teknoloji çöplüğüne’ döner!

“Enerji yönetimini planlamasının, uzman bir ekibin gözetiminde ve tek merkezden sağlanması çok önemli. Böylesi bir hamle, hem ülke hem de halk için bilhassa uzun vadede epey faydalı olacak. İstiyoruz ki hükümetler değişse bile enerji politikaları sürdürülebilir olsun’’ diyen Başkan Çelik, standart dışı ürünlerden yenilenebilir enerjiye, enterkonnekte sistemden odanın misyonuna, mevcut durumu tahlil etti, düşüncelerini ve hedeflerini paylaştı…

Standart dışı elektrikli ürünlerin ithalatına izin neden veriliyor?Firmaların Birleşik Krallığa gönderdiğiürünlerinkonsepte uygun olduğu görülürken; aynı şirket, aynı ürünü, Kuzey Kıbrıs’ın özgün şartlarını gözetmeden satıyor. Konu İngiltere olduğunda gösterilen hassasiyetneden rafa kalkıyor?Lefkoşa’ya gönderilen bir ürünün,Yozgat’ınherhangi bir ilçesine gidenlerden seçilmesinde bir beis ‘nasıl oluyor da’ görülmüyor?

“Her şeyden önce şunu belirtmeliyim ki EMO, ithal ürünlere uygunluk belgesini 2004’ten bu yana veriyor ve şunu da eklemeliyim ki ilgili tüzük çıktığında, üçlü fişe sahip olmayan hiçbir ürün ülkeye giremiyordu fakat bazıkurumların girişimleriyle bu konsept esnetildi. Küçük bir ülke olmamız ve pazar hacmimizin önemli bir kısmını Türkiye’nin teşkil etmesi gibi durumlar gerekçe gösterilerek üçlü fişe sahip olmayan elektrikli ürünlerin ‘Türkiye çıkışlılarının’ ülkede satışına izin verildi fakat oda olarak bizler de buna bir yasal şart getirdik ve satıcının, satış esnasında fişi üçlüye çevirmesini veya en azından bu işe uygun bir adaptörü ek hiçbir ücret talep etmeden tüketiciye vermesi zorunluluğunu getirdik.Halkın halen bilmediği konu da zaten bu. Vatandaş, alım esnasında fişin üçlüye çevrilmesini talep edebilir. Bu, ilgili tüzüğün 14. maddesininkendilerine verdiği bir hak. Keza, gerekli adaptörün kendisine ücretsiz verilmesini de isteyebilir.

Şunu da önemle eklemeliyim ki EMO, bu tarz ürünlerin ülkede satılmasına yönelik izinleri verirken hummalı bir çalışma içerisinde ve gerçekten ciddi bir emek harcıyor. EMO laboratuvarı, hem ilgili numuneleri test edip bunlara uygunluk belgesi veriyor veya vermiyor hem de elektrikli ürünlerin, standartları sağlayıp sağlamadığını kontrol ediyor, ki bu yaklaşım çamaşır makinası için de geçerli, sıradan bir lamba için de.

Tam 400.000 Euroluk bir yatırımla kurulan laboratuvarımızda, her birisi kendi alanında uzman dört mühendis görev yapıyor. Sekreterya bölümündeyse üç kişi çalışıyor ve söz konusu bu personelin, ihtiyaç duyulan bütün eğitim süreçlerinden geçmesi de kesinlikle sağlanıyor.Kasım 2017’de akredite edilen EMO laboratuvarı, uluslararası standartlara uygunluk bazında da adada tektir. Güney Kıbrıs’ta dahi bu sektörde aynı kalitede bir oluşum halen yoktur.’’

Peki sürekli gündemdeki Çin malı ürünler?

“Çin başta olmak üzere Uzak Doğu menşeli ürünler için de aynı durum geçerli. EMO, ülkede satış yapabilmek için izin talep eden bütün ürünleri önce kendi uzman ekibiyle inceliyor, gerekli görmesi durumunda da laboratuvarda tahlil etmek üzere başvuru sahiplerinden numune talep ediyor. Yani Çin veya Uzak Doğu’nun bir başka ülkesinden gelen ürünler şayet piyasadaysa, şundan emin olunabilir ki bu mamüller gerekli evrensel şartları karşılıyordur. Şunu da ekleyeyim: Uygunluk belgesi için bize yığınla müracaat geliyor ve şayet EMO olmasa, ülke teknoloji çöplüğüne döner.

Bu ürünlere yönelik gümrük ve raf denetimleri de daha sık veetkin yapılmalı, yapılacak da. EMO, Ticaret Dairesi’yle bu denetimleri yapıyor lakin sürece ‘bilirkişi’ sıfatıyla katılıyor. Ülkemizin her açıdan küçük ölçekli olduğu bir realite fakat konu elektrik olduğundan, hem can güvenliği hem de tüketici hakları açısından standart denetim süreçleri son derece ciddiyapılmalı. EMO da bu misyon doğrultusunda, aynı zamanda bir amme hizmeti yapıyor. Şunu da paylaşayım: Sadece son bir yıl içerisinde 1.200 civarı test yapıldı.Denetim faaliyetlerimizde karşılaştığımız ve çoğu kişinin bilmediği bir konu da sahte test raporları. Elektrikli bir ürüne yönelik elimize gelen test raporları arasında sahteleri bile var. Bunların sağlamasını da yine laboratuvarımızda kurum bünyesinde çalışan uzman ekibimiz yapıyor.’’

Gelelim ‘enerji verimliliği’ne… tüketiciler, elektrikli cihaz alırken nelere dikkat etmeli?Bunun yeri hazır gelmişken, sıklıkla karşılaştığım bir konuyu da ekleyeyim…her konuyu herkesten çok daha iyi bilen toplumumuzun bu konuda da fikri var; “Aman aman kazanç sağlamıyor o ‘A+++’lar,alırken verdiğin farkla aynı yere geliyor…’’ gibi iddialar ne kadar gerçekçi?

“Öncelikle sondan başlayayım… A’nın yanındaki + ne kadar fazlaysa,ürünün enerji tüketimi de‘gerçekten’ o denli az oluyor. Enerji tüketimi az ürünlerin çevreye zararının düşüklüğü de cabası. Ana konuya gelirsek… enerjiyi üretmek kadar, onu verimli kullanmak da önemlidir. ‘Daha çok nasıl üretiriz?’ sorusu, kendi başınafazla değer taşımaz. Marifet, mevcut enerjiyi en verimli kullanıma kanalize edebilmek. Halk da enerji verimliliği yüksel cihazların kullanımına yönlendirilmeli. Aynı şekilde, bina yapımında da bu yaklaşım benimsenmeli. Avrupa’da ve Güney Kıbrıs’ta bununla ilgili yasal düzenlemeler var fakat bizde bu konu yasal mevzuata bağlanmış ne yazık ki değil. Bir ‘enerji verimliliği yasası’ için Enerji Bakanlığı’nın çalışmaları gerçi var ve buna desteğimiz de sürecek ancak halihazırda böyle bir düzenleme ülkemizde mevcut değil. İlginizi çekecek bir de örnek: Enerji verimliliği kıstaslarını sağlamayan klimaların Türkiye’ye girişi yasak. Enerji verimliliğine yönelik yasaJaponya’da 1979’da, Türkiye’deyse 2007’de geçti. Kastımı anlatabildiğimi düşünüyorum.’’

Biraz da ‘yenilenebilir enerji’den bahsedelim… Kuzey Kıbrıs, günlük dokuz saatlik güneşlenme süresiyle bu alanda gezegenimizin en avantajlı bölgelerinden. Bununla ilgili çalışmalar hangi seviyede ve proje bazında herhangi bir gelişme var mı?

“Güneş enerjisi, şurası bir gerçek ki dünyanın en verimli enerjisi. Şu an 16,5 MWp ederinde kurulu sistemimiz var ve 70 MWp’ye kadar da gerekli izin alındı. Yani yasal prosedürde sıkıntı yok fakat şöyle bir sıkıntı da mevcut: Enerji ihtiyacınızın yüzde 25’inden fazlasını buna bağlayabilmeniz için ya çok çok gelişmiş bir enerji altyapınızın olması ya da sizden çok daha güçlü bir sisteme enterkonnekte olmanız şart zira ihtiyacınızın yüzde 25’ten fazlasını güneş enerjisinden sağlamanız durumunda, bulutlu bir günde bütün düzeniniz çöker. Kendi yapınızdan iyi durumda bir düzeneğe bağlı olmamanız halinde de bunun götürüsünü absorbe edemezsiniz. Bazen ‘Danimarka, elektrik enerjisinin tamamının yenilenebilir enerjiden sağlıyor’ gibi haberler duyarsınız. Bu doğrudur fakat şu da unutulmamalıdır ki Danimarka, Avrupa Birliği enerji sistemine enterkonnekte olmuştur ve yenilenebilir enerjikullanamaması durumunda bunun olumsuz etkisini rahatlıkla bertaraf edebilir.’’

Konu madem açıldı, denizin altından geçirilecek kablolar vasıtasıyla Türkiye’yle enterkonnekte olmamız hakkındaki düşüncelerini de sorayım…

“Bildiğiniz üzere, enerji ihtiyacımızı fueloil üzerinden sağlıyoruz. Bu maddenin bu iş için kullanımı hem çok ciddi bir lüks hem de çevresel sağlığa fena halde uygunsuz. Dizel jeneratörler ve Aksa üzerinden bu alandaki ihtiyacımız karşılanıyor fakat Kıb-Tek’in üzerindeki yük de ülkedeki gelişmeye paralel günden güne artıyor. Yeni santrallerin yapımı da ek bir mali külfet demek.’’

Yani enterkonnekte edilmemiz durumunda Kıb-Tek’in varlığının sorgulanacağı iddiası hem bilimsel açıdan dayanaksız hem de yenilenebilir enerjinin üretimdeki ağırlığının artması istemine uygunsuz diyebilir miyiz?

“Kesinlikle öyle çünkü biraz önce de belirttiğim üzere yenilenebilir enerjinin üretimdeki seviyesinin yükselmesi için mevcut yapıdan güçlü bir sisteme yaslanmamız şart. Kıb-Tek konusundaki tavrımız da net. Şunu önemle vurguluyorum: Kıb-Tek, bu ülkenin ve halkın öz malıdır ve güçlendirilmelidir fakat bütün ihtiyacı bu kurumun üzerine yüklemek de yanlıştır. Güney Kıbrıs’la yapılan enterkonnekte düzeneğinin ‘her iki ülkenin de’ elektrik kurumlarını ne denli rahatlattığı ortadayken, Türkiye gibi bir devin hem ülkeye hem de yerli kurumumuz Kıb-Tek’e yapacağı katkıyı görmemek olmaz. Böylesi bir anlaşma, enerji arzında çeşitliliğin sağlanmasını sağlayacağı için de elzemdir.

‘Sektörel’ bitirelim…Enerjikonusunda ülkede hatırı sayılır bir otoritesiniz. Mevcut hükümete ve/veya bir sonraki hükümete/hükümetleredestekçi ve ‘gerek duyulduğunu düşündüğünüz’ anlarda‘baskı unsuru’ olabilecek misiniz?

“Enerjiyle ilgili komite ve komisyonlarda temsil edilip, bütün çalışmalara katkı koyuyoruz. Kıb-Tek Yönetim Kurulu’nda da üç adet temsilcimiz var. Yenilenebilir enerji, enerji verimliliği ve enerji arzı başta olmak üzere gerekli desteği bütün hükümetlere vermeye devamedeceğiz ama hükümet politikalarının toplumsal menfaatle çeliştiği hallerde de her türlü baskıyı ‘herkese’ yapacak ve ilgili süreçlerin takipçisi kesinlikle olacağız.’’